Kıbrıs Sorunu Çözüm, Barış İnşası ve AB İlişkileri
Çözüm ve Barış İnşası
Annan Planı bütünlüklü bir çözüm modeli olarak gündeme geldiği zaman Demokrat partinin duruşu “ne hemen evet ne hemen hayır” şeklinde olmuş ve planın dört kez değişikliğe uğrama sürecine etkin katkı verilmişti.
DP o dönemlerde kaygılarını seslendirirken, Annan Planının bir kutsal kitap olarak değil bir referans olarak alınıp, adım adım uygulanacak güven artırıcı/yaratıcı önlemlerle barışın inşa edilmesi gerektiğine dikkat çekmeye çalışmıştı .
DP’nin 2000-2004 yılları arasındaki Kıbrıs sorunuyla ilgili iki temel saptaması şunlardı;
a) Barışı inşa etmek için “adım adım çözüm” modeline geçmeliyiz
b) Kıbrıs Türk siyasi tarihini bir yanda bir varoluş mücadelesi diğer yanda ise bir demokrasi mücadelesi karşıtlığından çıkarıp, yeni revizyonist bir paradigma çerçevesine oturmak gerektiğiydi. Çünkü Kıbrıs Türk siyasi tarihi gerçekten hem bir varoluş mücadelesi hem de bir demokrasi mücadelesiydi.
Bunlara uyumlu bir şekilde 2003 yılında geçişlerin serbestleştirilmesi için DP ciddi bir uğraş vermişti.
Geçişlerin serbestleştirilmesinin güçlü bir şekilde istenmesinin nedenlerinden biri olgunun “adım adım çözüm” modeliyle olan ilişkisiydi
Annan Planı sürecinde izlenen çizgi ise ikinci saptamayla çok yakından ilişkiliydi.
Referandum günü geldiği zaman, plandaki hem artıları hem de eksiklikleri tespit ederek ve toplumda bir kutuplaşmanın önüne geçmek için tabanını kendi hür iradeleriyle karar vermek için serbest bırakmıştı.
Sanırım Demokrat Parti’nin o günlerde üstlenmiş olduğu tarihi görevin önemi bugün daha iyi anlaşılmaktadır.
Adım adım çözüm görüşü o günlerde Annan Planı karşıtları tarafından “adım adım ödün” Annan Planı destekleyicileri tarafından ise “çözümden kaçış” olarak nitelendirilmişti.
Referandumdan bu yana geçen 11 yıl süresince bütünlüklü bir çözüm bulma uğraşları bugüne kadar bir sonuç vermemiştir. Halbuki bu 11 yıl iki toplum arasında barışı yeniden inşa etmek için kullanabilirdi.
Ancak gerek siyaset alanında gerekse sosyal kültürel alanda zaman zaman “GYÖ” adı altında atılan bazı adımların yanlışlığına bu raporda da dikkat çekmek zorundayız.
DP “Kıbrıs Cumhuriyetindeki haklarımızı almak gerekir” inancı etrafında şekillenen görüşlerin ötesine geçmelidir.
Kıbrıs Cumhuriyetindeki haklarımız, kurulan bir Cumhuriyetten dolayı ortaya çıkan yasal haklardır.
Biz sadece Cumhuriyetten kaynaklanan haklarımızdan değil, Cumhuriyeti kuran haklarımızdan bahsetmeliyiz.
Nasıl ki 1959 anlaşmalarının altına imza atarak yeni bir Cumhuriyetin eşit ortağı olmuştuk şimdi de yeni bir Federal Cumhuriyetin kuruluş anlaşmalarına imza atarak yeni bir kurumsal yapının yani devletin ortağı olacağız.
İşte bu nedenle, haklarımızı sadece Kıbrıs Cumhuriyeti kurumları etrafında şekillendirmek yanlıştır. Bizim haklarımız o kurumları kurma hakkını içinde barındıran haklardır.
1964’ten bu yana gerek yapısal gerekse sosyo-psikolojik olarak Kıbrıslı Rumlaşan Kıbrıs Cumhuriyeti ve onun kurumlarına katılmak yerine, yeni bir Kıbrıs için yeni kurumların kurulmasını önermeliyiz.
DP siyasi eşitliğimiz gözetecek, barışın inşası için kurulacak yeni ortak yapıların destekçisi olmalıdır.
Ancak var olan kurumların içine girmemizi, o kurumların ülkemiz ve insanımız üzerinde irade sahibi olmasını getirecek hiçbir adıma destek vermemesi gerektiğine inanmaktayız.
Çözüm Kıbrıs Cumhuriyetine entegre olmaktan değil yeni bir Kıbrıs kurmaktan geçer.
Bu çözüm pozisyona da atılacak küçük adımlarla ve barışı inşa ederek varılabileceğine inanıyoruz.
Gerek Türk tarafının gerekse Rum tarafının resmi tezleri, BM Genel Sekreterinin pozisyonu da olan “bütünlüklü çözüm” modalitesini reddetmeden; iki toplumu yakınlaştırıcı adımlar atarak, siyasi eşitliğimizi sağlayacak, kuzeyi bizlerin, güneyi onların, tüm Kıbrıs’ı ise beraber yöneteceğimiz, iki kurucu devlet temelinde oluşacak yeni bir Kıbrıs için çalışmaya hazır bir parti olmalıdır Demokrat Parti.
Crans Montana sürecini de dikkate alarak; Kıbrıslı Rumların adamız üzerinde kayıtsız şartsız egemenlik arzularının tezahürü bir kez daha belirgin hale geldikten sonra; güvencemiz olan Türkiye’nin garantörlük haklarından ciddi tavizler vermesine rağmen uzlaşmaya yaklaşmayan; bizleri azınlık olarak görmeye devam eden Güney komşularımıza karşı en büyük güvencemiz kendi devletimiz olduğunu bir kez daha gözlemledik.
Adamız üzerinde iki tarafın onay vereceği; AB içerisinde önceden tanımlanış haklar üzerine inşa edilmiş iki devletli bir çözüm en gerçekçi ve sürdürülebilir bir çözüm olacaktır. Demokrat Parti bu yöndeki mücadelesini sürdürmeye devam edecektir.
AB ile ilişkiler, Siyasi Temsilcilik ve AB Bakanlığının örgütlenmesi
Ülkemizin AB ile ilişkileri “kendine özgü” bir durum arz etmektedir. İçinde bulunduğumuz durumu burada tekrar etmenin anlamı yok.
Demokrat Parti olarak, çağdaş liberal bir parti vizyonunun gereği olarak tüm kurumlarımızla AB içerisinde yer almamızı savunurken ve AB ile ilişkilerimizi kurumsallaştırmamız için gerekli adımları atmasından yanadırr.
AB’nin Kıbrıs Türklerine ilişkin politikası 26 Nisan 2004 tarihinde, Kıbrıs AB’ içinde yerini almadan hemen önce Genel İlişkiler Konseyinde şu şekilde belirtilmişti:
“Kıbrıs Türk toplumu, Avrupa Birliği’yle bir gelecek istediklerini açık bir şekilde ortaya koydular. Konsey Kıbrıs Türk toplumunun izolasyonuna son vermek ve Kıbrıs Türk toplumunun ekonomik olarak kalkınmasını destekleyerek Kıbrıs’ın yeniden birleşmesini kolaylaştırmak istemektedir. Konsey, Komisyonu bu amaca yönelik olarak kapsamlı tekliflerde bulunmaya ve bu bağlamda özellikle de adanın ekonomik olarak bütünleşmesine ve iki toplum arasında ve AB ile olan iletişimi iyileştirmeye odaklanmasını ister.”
Yukarıdaki politikaya bağlı olarak Komisyon Yeşil Hat Tüzüğü ve Mali Yardım Tüzüğünü geliştirmiş ve yürürlüğe koymuştur.
AB ile kurumsal olarak ilişkilerimiz büyük ölçüde bu iki tüzük etrafında şekillenmektedir.
Yeşil Hat Tüzüğünün uygulanmasında Ticaret Odası işlev yüklenirken Mali Yardım Tüzüğünün uygulanmasının koordinasyonunu da Başbakanlığa bağlı AB koordinasyon Merkezi üstlenmiştir.
AB koordinasyon Merkezi insan kaynakları olarak AB Mali Yardım Programını koordine edebilecek , uzman ve teknik kapasitesi yüksek insan kaynaklarına sahiptir.
Ancak bu birimin kapasitesi bu kadarla sınırlıdır. AB ile siyasi ilişkiler başka bir uzmanlık alanına girmekte, başka kapasiteleri gerektirmektedir.
Var olan bu teknik kapasiteye ek olarak Merkez siyasi olarak güçlendirilmeli ve AB Genel Sekreterliğine dönüştürülmelidir. Son dönemlerde Merkez Başkanlığına yapılan siyasi Müsteşarlık düzeyindeki atama ile Merkezin AB’nin Kıbrıslı Türklere yönelik politikaları üzerindeki etkisi artmış, karar verme mekanizmasına daha etkin katılımımız artmıştır.
Sosyal Politikalar Reform Bakanlığı
Rapor içerisinde sunduğumuz öneriler ve yeni politikalar bir çok farklı bakanlığı ilgilendirmektedir.
Ancak bu güne kadar ki tüm koalisyon hükümet denemelerinden edinilen tecrübe bakanlıklar arasında program uygulanması açısından büyük bir koordinasyon eksikliğinin ortaya çıkmasıdır.
Bu nedenle herhangi bir hükümet modelinde önerimiz, hükümet programının uygulanması koordine edecek, tüm diğer bakanlıklar için yeni politikalar üretecek olan “Sosyal Politikalar Reform Bakanlığı” adı altında yeni bir Bakanlığın kurulmasıdır.
Tüm diğer Bakanlıklar günlük icraatlarını takip ederken bu bakanlık koordinasyon görevi üstlenerek, Politika Üretim Merkezi şeklinde çalışacaktır.
Farklı bilimsel çalışmalarda da belirtildiği KKTC yapısı içerisindeki koordinasyon eksikliği bu sayede giderilebilecektir.
Manifestomuz özetle, gelişen toplumsal değişim ve beklentilerle uyum içerisinde bir yanda demokratikleşme paketi altında bir dizi reform önerisini açıklarken diğer yandan toplumsal refahın adil dağılımını sağlamak için köklü mali reform programını açıklamaktadır.
Liberal devrim niteliğindeki kapsamlı önerilerimizi uygulama fırsatını elde ettiğimiz takdirde, KKTC halkının özlemini duyduğu güzel günlere varma yolunda çok önemli bir adımı atmış olacağız.
Daha fazla demokrasi
Daha fazla adalet
Daha fazla eşitlik
Daha fazla insan hakları
Daha fazla özgürlük
Daha fazla canlı hakları
Daha ekolojik bir yaşam sunan bir ülkeye varabilmek için Demokrat Partiye destek vermenizi bekliyoruz.